Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

26 Haziran 2014 Perşembe

Dinî Anlamdaki Bid’atlerin Özellikleri


Dinî Anlamdaki Bid’atlerin Özellikleri

(İ’malu Kaideti Seddi’z-Zerai Fi Babi’l-Bid’a – el-Ciyzani s.15 vd.)

1- Bid’at hakkında, - genellikle - bundan yasaklayan özel bir delil bulunmaz[1], ancak küllî ve genel yasaklayıcı deliller ile istidlal edilir.

2- Bid’at mutlaka dinin maksatlarına aykırıdır ve onu yıkıcıdır. Bu onun kınanması ve batıl olması hakkında külli delildir. Bu yüzden hadiste sapıklık olarak nitelenmiştir.

3- Genellikle bid’at Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem zamanında ve sahabesinin asrında bilinmeyen şeyleri yapmak şeklinde olur.

İbnu’l-Cevzî şöyle demiştir: “Bid’at; daha önce olmayan bir şeyi yaparak ortaya koymak hakkında bir ibaredir.”[2]

Bu yüzden bid’at diye isimlendirilmiştir. Zira lügatte bid’at; övülmüş ya da yerilmiş olsun fark etmez, örneği olmayan bir şey ortaya koymak demektir.

4- Bid’at mutlaka dinde meşru olan işlere benzer ve onunla karıştırılır.

Bid’at, dinde meşru olan şeylere iki açıdan benzer:

a- Dayanağı bakımından benzer:

 * Bid’at mutlaka ya bir şüphe yahut vehmedilmiş bir delil üzerine işlenir. Bu da delilin doğru bir delil olduğu zannedilmesindendir.

* Aynı şekilde meşru ibadetler de mutlaka sahih bir delil üzerine olmak zorundadır.

b- Meşru ibadet görünümü ve özelliği bakımından benzer:

Sayı, şekil, zaman, mekan veya buna devam edilmesi bakımından benzer ve bu önemsenen bir din gibi kabul edilir.



[1] Özel olarak yasaklanan bid’atler bundan müstesnadır. Bunlar da çok azdır. Senenin her gününü oruç tutmaktan, evlenmeyi ve uyumayı terk etmekten yasaklanması gibi. Bkz.: İktizau’s-Sırati’l-Mustakim (2/586-587)
[2] Telbisu İblis (16)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)