Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

3 Ocak 2015 Cumartesi

Bâtıl, Hak Suretinde Gelir, Lakin Hak Bâtıl Suretinde Gelmez



Bâtılı Hak Suretine Sokup İsmini Değiştirmeleri Bâtıl Ehlinin Batıllarını Sunma Vesilelerindendir.
Şeyh Muhammed Bazemul
Tercüme: Ebu Muaz
Riba’yı (faide) diye isimlendirmeleri, miting ve ayaklanmaları; iyiliği emir ve kötülüğü yasaklama olarak isimlendirmeleri, Mudahene’yi (yağcılığı); şer’î siyaset diye isimlendirmeleri gibi.
İbnu’l-Kayyım rahimehullah İgasetu’l-Lehfan’da (2/80-82) şöyle demiştir: “Batıl hileler; dinî akidleri faydasız, boş şeyler haline getirmiştir. Zira bu hileleri yapan kimse, bu hükümlerin koyulma sebeplerini kastetmez. Hatta onun bu hükümlerin hakikatini kastetmekle asla alakası olmaz. Onun amacı sadece yasaklanmış olan şeye ulaşmaktır. Böylece hileleri, yasaklanan kötülükleri işleyebilmek için bir örtü ve kendisiyle gizlenebileceği bir kalkan edinir. Böylece dini değiştirerek bu yasağın kapsamından çıkarır.
Nitekim Cehmîler yaptıkları ta’tile (Allah’ın isim ve sıfatlarını iptal etmeye); “tenzih” adını vermişlerdir.
Münafıklar, nifakın adını değiştirerek; ihsân (iyilik), uyumluluk, akıl ve geçim adını vermişlerdir.
Zalimler ve facirler zulüm ve düşmanlığın adını değiştirerek; siyaset ve suçluları cezalandırmak adını vermişlerdir.
Vergiciler ve haraççılar verginin/haracın adını değiştirip; mücahidlere yardım, cephelere destek ve kaleleri imar adını vermişlerdir.
Rafıziler ilhadın, küfrün,  Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hizbi, dostları ve yardımcıları olan sahabelere sövmenin adını değiştirerek; Ehli Beyt sevgisi adını, onlara taassup etmeye de; onlara dostluk adını vermişlerdir.
İbahîler ve tasavvufa nispet edilen fasıklar, bidatlerinin ve şatahatlarının adını değiştirerek; fakr, zühd, haller, marifetler, muhabbetullah ve benzer adlar vermişlerdir.
İttihatçılar (vahdeti vücutçular) en büyük küfür ve sapmanın adını değiştirerek; tevhid adını vermişlerdir. Varlık birdir, iki değildir, o da sadece Allah’tır, yaratıcı ve yaratılan diye iki ayrı varlık yoktur, rab ve kul diye bir şey yoktur, bilakis bütün varlık tek bir şeydir, o da rabbin hakikatidir” demişlerdir.
Kaderîler; Allah Teâlâ’nın bütün varlıklar, onların zatları ve fiilleri üzerindeki kapsamlı kudretini inkar etmenin adını değiştirerek adalet adını vermişler, şöyle demişlerdir; “Şayet rab, kullarının bütün fiillerini takdir etmiş olsaydı, onlara zulmetmiş olurdu” Böylece kaderi yalanlamalarına “adalet” adını vermişlerdir.
Cehmî’ler Allah Subahnehu’nun sıfatlarının kemâlini inkar etmeye “tevhid” adını vermişler ve şöyle demişlerdir: “Şayet Allah Subhanehu’nun işitme, göre, kudret, hayat, irade, kelam sıfatları olsaydı, O tek olmaz, birçok ilahlar olurdu”(!)
Şehvetlerine uyan fasıklar, günah ve isyanlarının adını değiştirerek; ümit, Allah Teâlâ’ya güzel zanda bulunmak, O’nun affetmeyeceği şeklinde kötü zanda bulunmamak adını vermişler ve şöyle demişlerdir: “İsyan ve şehvetlerden uzaklaşmak Allah Teâlâ’nın affediciliğine karşı kötü zan beslemektir. O’na cömertlik, kerem ve affediciliğin zıddını nispet etmektir.”
Hariciler yöneticilerle vuruşma ve onlara karşı ayaklanmanın adını değiştirerek; iyiliği emretme ve kötülüğü yasaklama (ya da bugün dedikleri gibi: cihad) adını vermişlerdir.
Bid’at sahiplerinin hepsi bid’atlerinin adını değiştirerek bid’atlerine göre farklı isimler vermişlerdir.
Müşrikler şirklerinin adını değiştirerek; “Allah için tazim, Allah’a yakınlaşmak için vesile ve şefaatçiler edinme” adını vermişler, edindikleri ilahların kendilerini Allah’a yaklaştırdığını iddia etmişlerdir.
Her bâtıl sahibi bâtılını revaca getirebilmek için ona hak olan isimler vermiştir.
Maksat; haram hilelerin ve tuzakların ehli, bâtıl olan unsurları meşru olan isimler altında sunmaktadır. Böylece hakikatleri ve maksatları yerinde olmaksızın bâtıllar icra edilmektedir.”

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)