Kadının Mahremleri ve Kadınlara Karşı Örtünmesinin Sınırları
Ebu Muaz Seyfullah el-Çubukâbâdî
Bismillah
İslam’ın ilk yıllarında kadınlar, Allah’a ve rasulüne
imanın, Kur’an ve sünnete ittibanın bereketi ile temizlik, iffet ve hayâ
hususunda ileride idiler. O zamanda kadınlar örtücü elbise giyerler,
toplumlarında, kendi aralarında veya mahremlerinin yanlarında açılmazlardı. Bu
düzgün sünnet, ümmetin kadınları arasında, yakın zamanlara kadar asırlarca
uygulanmaya devam etmiştir. Sonra kadınların birçoğunda giyimde ve ahlakta
birçok bozulmalar meydana gelmiştir.
Kadının, kadınlar arasında ve mahremleri önündeki giyimi
meselesi de bazı kadınların gevşeklik gösterdiği konulardan birisidir. Şüphesiz
bu gevşeklik birçok tehlikeli sonuçları beraberinde getirmektedir.
Kadının Avreti:
Kadının, kadınlar karşısındaki avreti, kadının mahremlerine
karşı olan avreti gibidir. Kadının, aynı zamanda abdest azaları olan ziynet
yerlerini kendi cinsinden olan kadınlara göstermesi caizdir. Kadınların
arasında olduğu gerekçesiyle kadının örtüsünü açması ise caiz değildir.
Allah’ın dininde bunun yeri yoktur.
Kadının kadına karşı avretinin, erkeğin erkeğe karşı avreti
gibi olduğu, yani diz ile göbek arası olduğu görüşü doğru değildir. Buna
delalet eden sahih veya zayıf bir delil söz konusu değildir. Bu görüşün ilimden
ve delilden kokusu dahi yoktur. Bilakis Kitap ve Sünnet nasları, kadının
kadınlara karşı avretinin; kadının mahremlerine karşı avretiyle aynı olduğunu
göstermektedir.
Bunu destekleyen şeylerden birisi de cariyenin avret
bakımından hürün avretinin yarısı kadar olmasıdır.
Abdullah b. Amr radıyallahu anhuma’dan: Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
إِذَا زَوَّجَ أَحَدُكُمْ خَادِمَهُ -عَبْدَهُ، أَوْ
أَجِيرَهُ -فَلَا يَنْظُرْ إِلَى مَا دُونَ السُّرَّةِ، وَفَوْقَ الرُّكْبَةِ
“Biriniz hizmetçisi olan kölesini veya işçisini
evlendirdiği zaman göbek ile diz arasına bakmasın.”[1]
Beyhaki dedi ki: “Sahih olan, cariyenin evlendikten sonra
artık efendisine, hür kadının da mahremlerine, iş yapma esnasında görünen
kısımdan başkasını göstermemesidir.”
İbn Teymiyye rahimehullah dedi ki: “Hicab, cariyelere değil,
hür kadınlara mahsustur. Müminlerin Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in ve
halifelerinin zamanındaki adetleri, hürlerin örtünmesi, cariyelerin ise açık
olmasıdır. Ömer radıyallahu anh yüzünü örten bir cariye gördüğü zaman onu döver
ve şöyle derdi:
أَتَتَشَبَّهِينَ بِالْحَرَائِرِ! أيْ لكـاع
“Hürlere mi benzemeye çalışıyorsun ey alçak!”[2]
Cariyeler başını, ellerini ve yüzlerini açık bırakırlardı… Yine ümmet fitneden
korkulduğu zaman cariyelerin üzerine örtü indirmiş ve örtmüşlerdir. Onlara
bakmaktan ve onların bakmasından sakınmak gerekir. Kitap ve sünnette cariyelere
bakmanın ve onların örtünmeyi terk edip ziynetlerini göstermelerinin mubah
olduğunu gösteren bir delil yoktur. Lakin Kur’an, hürlere emrettiği şeyi
cariyelere emretmemiştir… Durum böyle olduğuna göre cariyenin açılması ve ona
bakmak bir fitnedir. Öyle olmasa dahi bunun engellenmesi gerekir. Erkeğin
erkeklere ve kadının kadınlara karşı durumu da böyledir. Şayet bir kadın,
kadınlar için fitne olursa ve bir erkek, erkekler için fitne olursa, ırzın
korunması için bakışları kısmaya dair emir onlara bakmak hakkında da geçerli
olur.”
Ömer radıyallahu anh’ın bu fiili, yüzü örtmenin hür
kadınlara has olduğunun en kuvvetli delillerindendir. Hür kadınlar yüzlerini
örtmekle cariyelerden ayrıcalıklıdırlar.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ
أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا
مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ وَلَا
يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ أَوْ آبَائِهِنَّ أَوْ آبَاءِ
بُعُولَتِهِنَّ أَوْ أَبْنَائِهِنَّ أَوْ أَبْنَاءِ بُعُولَتِهِنَّ أَوْ
إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي أَخَوَاتِهِنَّ أَوْ
نِسَائِهِنَّ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُنَّ أَوِ التَّابِعِينَ غَيْرِ أُولِي
الْإِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ أَوِ الطِّفْلِ الَّذِينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلَى
عَوْرَاتِ النِّسَاءِ وَلَا يَضْرِبْنَ بِأَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفِينَ
مِنْ زِينَتِهِنَّ وَتُوبُوا إِلَى اللَّهِ جَمِيعًا أَيُّهَ الْمُؤْمِنُونَ
لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
“Mü'min kadınlara da söyle: Onlar da gözlerini haramdan
sakınsınlar ve İffetlerini korusunlar. Kendiliğinden görünenler dışında
ziynetlerini göstermesinler ve başörtülerini yakalarının üzerine koysunlar. Ziynetlerini;
kocalarından, babalarından, kocalarının babalarından, oğullarından, kocalarının
oğullarından, kardeşlerinden, kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin
oğullarından, kendi kadınlarından, elleri altındakilerden (köle ve cariyelerinden),
kadına ihtiyacı olmayan iktidarsız erkeklerden, tabileri olan hizmetçilerden ve
kadınların avret yerlerini henüz bilmeyen çocuklardan başkasına göstermesinler.
Ziynetlerinden gizledikleri şeylerin görünmesi için ayaklarını yere
vurmasınlar. Ey müminler! Hep birden Allah'a tövbe edin de kurtuluşa eresiniz.”
(Nur 31)
Delil olma yönü şudur: Allah Teâlâ mahremleri zikrettikten
sonra ve mülkiyeti altında olanlardan önce kadınları zikretmiştir. Dolayısıyla
kadınların kadınlara karşı hükmü, ayette onlardan önce ve sonra zikredilenlerle
aynıdır.
Allah Teâlâ bu ayette amcaları ve dayıları zikretmemiştir.
Bunun sebebi amca ve dayıların mahremlerden olmaması değildir. İkrime ve Şa’bî
şöyle demişlerdir:
لَمْ يَذْكُرِ الْعَمَّ وَلَا الْخَالَ لِأَنَّهُمَا
يُنْعَتَانِ لِأَبْنَائِهِمَا وَلَا تَضَعُ خِمَارَهَا عِنْدَ الْعَمِّ وَالْخَالِ
“Bu ayette amca ve dayı zikredilmemiştir. Çünkü onlar kendi
oğullarına nitelerler. Kadın amca ve dayı yanında başörtüsünü (yüzünü) açamaz.”[3]
Kocaya gelince; bütün
bunlar (bu yasaklamalar) onun içindir ve kadın bir başkasının huzurunda
olmadığı şekilde onun için süslenip giyinir.
Âlimler şöyle demişlerdir: Ayette helal olmayan şeylerden
bakışları kısmak ve Allah’ın haram kıldığı şeylerden ferci korumak emredilmiş,
kasıtsız olarak kendiliğinden görünen dışında ziyneti göstermek yasaklanmıştır.
Bu ayet mahremlere gösterilebilecek sınırı yalnızca ziynet
olarak açıklamaktadır. Yabancılara gelince; “Kendiliğinden görünenler
dışında ziynetlerini göstermesinler ve başörtülerini yakalarının üzerine
koysunlar” buyrulmuştur.
Yine burada gizli ziynetleri kocalarından, babalarından ve
ayette zikredilenlerden başkalarına göstermekten yasaklama vardır. Ayette
kadının gizli ziynetlerini bu kimselere göstermesinin mubah olduğu
bildirilmektedir. Ayetin kendileri hakkında nazil olduğu zamandaki kadınların
örfünde mahremleri yanında gösterdikleri gizli ziynetler ne ise onları, bu
ayette sayılan kimselere gösterebilirler. Kadının kocasına karşı bâtınî
ziynetlerini gösterebilmesi ise daha başka deliller ile özel kılınmıştır.
İbni Mes'ud radıyallahu anh; Ayetteki "kendiliğinden görünen
kısım müstesna ziynetlerini açmasınlar" ibaresi hakkında der ki;
الزِّينَةُ زِينَتَانِ: زِينَةٌ ظَاهِرَةٌ وَزِينَةٌ بَاطِنَةٌ لاَ يَرَاهَا
إلاَّ الزَّوْج، وَأَمَّا الزِّينَةُ الظَّاهِرَةُ فَالثِّيَابُ، وَأَمَّا
الزِّينَةُ الْبَاطِنَةُ فَالْكُحْلُ وَالسِّوَارُ وَالْخَاتَمُ
“Ziynet iki türlüdür; görünen ziynet ve sadece kocasının görebileceği gizli
ziynet. Görünen ziynet; Arap kadınlarının giymeyi adet edindikleri elbiseleri
üzerine giydikleri örtüler ile elbiselerdir. Gizli ziynet ise kocasından
başkasına göstermesi caiz olmayan; sürme, yüzük, bilezik gibi şeylerdir."[4]
Diğer rivayette lafzı şöyledir:
الزِّينَةُ زِينَتَانِ: فَالظَّاهِرَةُ مِنْهَا
الثِّيَابُ، وَمَا خَفِيَ: الْخَلْخَالَانِ، وَالْقُرْطَانِ، وَالسِّوَارَانِ
“Ziynet iki türlüdür: Ziynetu’z-Zahire (açık ziynet) ki, o
elbisedir. Diğeri ise gizlenen halhal, küpe ve bileziklerdir.”[5]
Yine İbn Mesud radıyallahu anh,
هي الثياب بدليل قوله تعالى: "خذوا زينتكم عند كل مسجد"، وأراد بها
الثياب
“Ziynetlerinden kendiliğinden görünen kısım müstesna” kavlindeki
ziynet elbisedir. Nitekim “Mescide her çıkışınızda ziynetinizi alın”
(Araf 31) ayetinde de elbise kastedilmektedir” demiştir.[6]
İbn Abbas radıyallahu anhuma dedi ki:
قوله: {وَلاَ
يُبْدِينَ زَينَتَهُنَّ إِلاَّ مَا ظَهَرَ مِنْهَا}، قال: وَالزِّينَةُ
الظَّاهِرَةُ: الْوَجْهُ، وَكُحْلُ الْعَيْنِ، وَخِضَابُ الْكَفِّ، وَالْخَاتَمُ؛
فَهَذِهِ تَظْهَرُ فِي بَيْتِهَا لِمَنْ دَخَلَ مِنَ النَّاسِ عَلَيْهَا"
“Ayette geçen görünen ziynet; yüz, göz sürmesi, eldeki kına ve yüzüktür.
Bunlar evinde gelen insanlara görünür.”[7]
İbn Abbas radıyallahu anhuma’nın kastettiği kimseler, kadının yanına
girebilen kocası dışındaki mahremleridir.
Bunu ayrıca şu lafızla rivayet ettiler: “İbn Abbas radıyallahu anhuma
“zinetlerini göstermesinler” ayeti hakkında;
لَا تُبْدِي خَلْخَالَاهَا ومعضدتها وَنَحْرُهَا وَشَعْرُهَا إِلَّا لِزَوْجِهَا
“Kadın halhalını, kolluğunu, boğazını ve saçlarını kocasından başkasına
gösteremez” dedi.”[8]
Bu İbn Ebi Hatim’in lafzıdır. Beyhaki’nin lafzı şöyle:
الزِّينَةُ الَّتِي يُبْدِينَهَا لِهَؤُلَاءِ: قُرْطَاهَا وَقِلَادَتُهَا
وَسِوَارُهَا، فَأَمَّا خَلْخَالَاهَا وَمِعْضَدَاهَا، وَنَحْرُهَا، وَشَعْرُهَا
فَإِنَّهُ لَا تُبْدِيهِ إِلَّا لِزَوْجِهَا"
“Bu insanlara gösterebileceği ziynetleri küpeleri,
gerdanlığı, bilezikleridir. Halhalı, pazubenti, boynu ve saçlarını ise sadece
kocasına gösterebilir.”[9]
İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan diğer rivayet şu şekildedir:
وَلا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ قَالَ: رُقْعَةُ الْوَجْهِ
وَبَاطِنُ الْكَفِّ
“İbn Abbas; “ziynetlerini
göstermesinler” kavli hakkında: el ve yüzü (göstermesinler) demektir” dedi.[10]
Ayette “Ziynetlerini kocalarından, babalarından…
başkasına göstermesinler” kavliyle kastedilen ziyneti; İslam alimleri
açıklamışlardır.
Beyhaki dedi ki: “Kadının bu ayette sayılan kimselere
gösterebileceği ziynetler; küpeleri, gerdanlığı, bilezikleri ve saçıdır.
Halhal, pazıbent ve göğsünü ise kocasından başkasına gösteremez. Mucahid dedi
ki:
يَعْنِي بِهِ الْقُرْطَيْنِ، وَالسَّالِفَةَ، وَالسَّاعِدَيْنِ
وَالْقَدَمَيْنِ
Bunlar işini yaptığı esnada görünmesi haricinde kocasından
başkasına gösteremeyeceği bâtınî ziynetlerinin en üstünüdür.”[12]
İbni Cüreyc rahimehullah şöyle demiştir:
لا بأس أن يتوضأ الرجال والنساء معا إنما هن شقائقكم وأخواتكم وبناتكم وأمهاتكم
“Kadınlarla erkeklerin beraberce abdest almasında bir sakınca yoktur. Zira
onlar ancak eşleriniz, kız kardeşleriniz, kızlarınız veya annelerinizdir.”[13]
Bu rivayet de kadının mahremleri yanında yalnız abdest azalarını
gösterebileceğini ifade eder.
Ayette kadının ziynetlerini gösterebileceği kimselerin
sonunda kadınların avretlerinden habersiz olan çocuklar zikredilmekte, sonra
kocası istisna edilmektedir.
Bu kavli Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in:
الْمَرْأَةُ عَوْرَةٌ
“Kadın avrettir”[14]
hadisi destekler. Kadının avret oluşunda, delil istisna etmedikçe hiçbir şeyi
istisna edilemez.
Bu zamandaki kadınların ve kızların birbirleriyle fitneye
düşmelerinde en önemli sebeplerden birisi, kadınlar arasında da olsa, süslenme
ve giyimdeki gevşekliktir. Şeriat ise iyiliklerin elde edilmesi ve
tamamlanması, kötülüklerin ise azaltılması ve yok edilmesi üzere gelmiştir.
Son zamanlarda yaygın olan utanç verici görüntüler ve
giyimler iffetli Müslümanların giyim ve görünüşlerinden değildir. Kâfirlerin
ülkelerinden geçmiştir. Kadınlar arasında bu çirkin görüntü ve giyimlerle
övünmek meşhur hale gelmiştir. Kısa elbiseler, çıplaklık, ince ve şeffaf
elbiseler, badi ve streç denilen vücuda yapışan elbiseler, jeans ve kot
pantolonlar gibi kıyafetler, “erkekler görmüyor” gerekçesiyle kadınlar arasında
giyilir olmuştur. Yardım istenecek olan Allah’tır.
Kadının, kadınlar yanında ziynet ve abdest azalarından
başkasını göstermesinin caiz olmadığını gösteren delillerden birisi de sahabe
kadınlarının, kadınlar arasında yıkanılan hamamlara gidenlere karşı
çıkmalarıdır.
Aişe radıyallahu anha’dan: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:
الْحَمَّامُ حَرَامٌ عَلَى نِسَاءِ أُمَّتِي
Şam’lıların kadınları Aişe radıyallahu anha’nın yanına
girince, Aişe radıyallahu anha onlara şöyle demiştir:
“Siz kadınları hamamlara giden kimselerin bölgesinden
misiniz? Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu
işittim:
أَيُّمَا امْرَأَةٍ وَضَعَتْ ثِيَابَهَا فِي غَيْرِ
بَيْتِ زَوْجِهَا فَقَدْ هَتَكَتْ سِتْرَهَا فِيمَا بَيْنَهَا وَبَيْنَ اللَّهِ
عَزَّ وَجَلَّ
“Herhangi bir kadın elbisesini kocasının evinden başka
yerde çıkarırsa Allah ile kendisi arasındaki perdeyi parçalamış olur.”[16]
Kadınların spor yaptıkları salonlar, yüzdükleri sahil ve
havuzlar ile çalışma ortamları da bu hükme dâhildir.
Bu yüzden Ömer radıyallahu anh etrafa şöyle yazmıştı:
لَا تَدْخُلَنَّ امْرَأَةٌ مُسْلِمَةٌ الْحَمَّامَ
إِلَّا مِنْ سَقَمٍ، وَعَلِّمُوَا نِسَاءَكُمْ سُورَةَ النُّورِ
“Müslüman kadınlar, hastalık dışında hamama girmesin.
Kadınlarınıza Nur suresini öğretin.”[17]
Selefin hanımları yaşlı olsalar dahi şeffaf veya vücudu
belli eden elbise giymeme konusunda hırslı idiler.
El-Munzir b. ez-Zubeyr rahimehullah, Irak’tan geldiğinde
Esma bt. Ebi Bekr radıyallahu anha’nın gözleri kör olmasından sonra, ona ince
bir elbise gönderdi. Esma radıyallahu anha o elbiseye eliyle dokundu, sonra
şöyle dedi:
أُفٍّ رُدّوا عَلَيه كِسوَتَهُ، قالَ: فَشَقَّ ذَلِكَ عَلَيه
وقالَ: يا أُمَّه إِنَّهُ لاَ يَشِفُّ، قالَت: إِنَّها إِن لَم تَشِفَّ فَإِنَّها
تَصِفُ، قالَ: فاشتَرَى لَها ثيابًا مَرويَّةً وقَوهيَّةً فَقَبِلَتها وقالَت:
مِثلَ هَذا فاكسُني
“Öf! Bunu ona geri verin!” Bu iade el-Munzir’e ağır geldi
ve:
“Ey anacığım! O şeffaf değildir” dedi. Esma radıyallahu anh:
“Şeffaf olmasa da vücudu belli eder” dedi. Bunun üzerine
Munzir ona başka bir elbise satın aldı, Esma radıyallahu anha onu kabul etti
ve:
Kadınlar Arasında Pantolon Gibi Dar Elbiseler Giymek
Kadınların vücut azalarını belli eden dar veya cildinin
rengini belli eden şeffaf elbiseler giymeleri, kadınlar arasında olsa dahi caiz
değildir.
Kadının elbisesinde şart olan şeylerden birisi, altını belli
eden şeffaflıkta olmaması ve vücut azasını belli edecek darlıkta olmamasıdır.
Usame b. Zeyd radıyallahu anhuma’dan:
كَسَانِي رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ قِبْطِيَّةً كَثِيفَةً أَهْدَاهَا لَهُ دحْيَة الْكَلْبِيّ فكسوتها
امْرَأَتي فَقَالَ مَالك لَمْ تَلْبَسْ وَفِي رِوَايَةِ ابْنِ بَشَّارٍ فَقَالَ
رَسُول الله صلى الله عَلَيْهِ وَسلم مَالك لَمْ تَلْبَسِ الْقِبْطِيَّةَ قُلْتُ
كَسَوْتُهَا امْرَأَتِي قَالَ مُرْهَا فَلْتَجْعَلْ تَحْتَهَا غِلالَةً إِنِّي
أَخَافُ أَنْ يَصِفَ عِظَامَهَا
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana Kıptî
dokumalarından dar bir rida veya elbise giydirdi. Ben de onu hanımıma giydirdim.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana:
“Neden Kıptî kumaşından elbiseyi giymedin?” dedi. Ben
de:
“Ey Allah’ın rasulü! Onu hanımıma giydirdim” dedim.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana şöyle buyurdu:
“Ona emret de o elbisenin altına kalın bir şey daha
giysin. Onun kemiklerin hacmini belli etmesinden korkarım.”[19]
Ömer radıyallahu anh şöyle derdi:
لَا تُلْبِسُوا نِسِاءَكُمُ الْقَبَاطِيَّ، فَإِنَّهُ
إِنْ لَا يَشِفُّ يَصِفُ
“Kadınlarınıza kıptî kumaşından giydirmeyin. Zira o şeffaf
ve dardır.”[20]
Bundan dolayı kadınların, kadınlar arasında veya mahremleri
yanında olsa dahi pantolon giymeleri, özellikle bedeni belli eden dar pantolon
giymeleri, şeffaf elbiseler giymeleri caiz değildir. Peki ya yabancı erkeklerin
önünde bunları nasıl giyebiliyorlar?!
Kadının Kadınlar Önünde Teberrüc Yapması
Soru: Son zamanlarda düğünlerde bazı kadınların vücut
hatlarını belli eden darlıkta, bazısı göğüs veya sırtın bir kısmını gösterecek
derecede üst tarafı veya alt tarafı açık olan giysiler giydiklerine şahit
olunmaktadır. Kadınların, yalnızca kadınlar arasında olduğu gerekçesiyle bu tür
elbiseler giymesinin dindeki hükmü nedir? Kadının velisine bu konuda düşen
vazife nedir?
Cevap: Muslim’in Sahih’inde Ebu Hureyre radıyallahu anh’den
rivayetler Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu sabit
olmuştur:
صِنْفَانِ مِنْ أَهْلِ النَّارِ لَمْ أَرَهُمَا، قَوْمٌ مَعَهُمْ سِيَاطٌ
كَأَذْنَابِ الْبَقَرِ يَضْرِبُونَ بِهَا النَّاسَ، وَنِسَاءٌ كَاسِيَاتٌ
عَارِيَاتٌ مُمِيلَاتٌ مَائِلَاتٌ، رُءُوسُهُنَّ كَأَسْنِمَةِ الْبُخْتِ الْمَائِلَةِ،
لَا يَدْخُلْنَ الْجَنَّةَ، وَلَا يَجِدْنَ رِيحَهَا، وَإِنَّ رِيحَهَا لَيُوجَدُ
مِنْ مَسِيرَةِ كَذَا وَكَذَا
"İki sınıf insan vardır ki, onlar cehennem ehlidirler; Bunlardan
biri ellerinde sığırkuyruğu gibi kamçılar olup insanları dövecekler. Diğeri;
vücutlarını belli edecek elbise giyen, bu elbiselerle erkekleri meylettirmek
için kırıtarak yürüyen, saçlarını deve hörgücü gibi başlarında toplayan
kadınlardır ki; bunlar cennete giremeyecek ve çok uzak mesafelerden bile
hissedilen cennetin kokusunu dahi duyamayacaklardır."[21]
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Giyinmiş çıplaklar”
buyurmuştur. Yani üzerlerinde farz olan tesettürü sağlamayan, ya kısa, ya
şeffaf ya da dar elbiseler vardır.
Göğsün üst tarafının açık olması bunlardandır. Zira bu Allah
Teâlâ’nın: “Başörtülerini yakalarının üzerine indirsinler” emrine aykırıdır.
Kurtubî tefsirinde şöyle demiştir: “Kadın göğsünü örtmek için başörtüsünü
yakaları üzerine indirir.” Sonra Aişe radıyallahu anha’dan şu eseri zikreder:
“Kardeşi Abdurrahman b. Ebi Bekr’in kızı Hafsa, O’nun yanına boynunu belli eden
ince bir başörtüsü ile girince Aişe radıyallahu anha onu parçaladı ve:
إِنَّمَا يُضْرَبُ بِالْكَثِيفِ الَّذِي يَسْتُرُ
“Ancak örtücü olan kalınlıkta başörtüsü örtülür” dedi.[22]
Temim kabilesinden üzerlerinde ten gösteren ince elbise bulunan bir kadın
cemaati Aişe radıyallahu anha’nın yanına gelmişler, Aişe radıyallahu anha
onlara demiş ki;
إِنْ كُنْتُنَّ مُؤْمِنَاتٍ فَلَيْسَ هَذَا بِلِبَاسِ الْمُؤْمِنَاتِ،
وَإِنْ كُنْتُنَّ غَيْرَ مؤمنات فتمتعينه
Başka bir haberde renkli ve ince bir başörtüsü olan bir gelin yanına girdiğinde
Aişe radıyallahu anha:
لَمْ تُؤْمِنْ بِسُورَةِ" النُّورِ" امْرَأَةٌ
تَلْبَسُ هَذَا
"Böyle giyinen bir kadın Nur suresine iman etmemiştir” demiştir[24]
Aişe radıyallahu anha’nın yanına üzerinde ince başörtüsü bulunan bir kadın
girince, Aişe radıyallahu anh o örtüyü alıp yırttı ve şöyle dedi:
أَلا تعلمين مَا أنزل الله فِي سُورَة النُّور فدعَتْ لَهَا بخمار فكستها
اياه
“Allah’ın Nur suresinde ne indirdiğini bilmiyor musun?.” Bunun üzerine ona
kendi hımarını (başörtüsünü) giydirdi.”[25]
Kadının velisinin haram olan her elbiseden engellemesi, açık
saçık olarak veya koku sürünmüş olarak çıkmaktan yasaklaması gerekir. Zira hiç
kimsenin hiç kimse yerine ödemede bulunamayacağı, aracılık edemeyeceği, yardım
görmeyeceği kıyamet gününde kadından sorumlu olan, onun velisidir. Allah
hepimizi sevip razı olduğu şeye muvaffak kılsın.”
Kadın, Babasının Yanında Saçlarını Açabilir mi?
Cevap: Tercih edilen, kadının yüz, eller ve saç dâhil olmak
üzere bütün bedenini yabancılara karşı örtmesidir. Zira Allah Teâlâ: “Başörtülerini
yakaları üzerine indirsinler” buyurmuştur.
Bu ise ancak yüzün, saçın ve diğer yerlerin örtülmesiyle
mümkün olur. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Kadın tamamen
avrettir” hadisinden dolayı, bunları göstermesi haramdır. Fitne, bunlara bakmaktan
dolayı meydana gelmektedir. Yüzün ve ellerin açılmasının caiz olduğunu gösteren
rivayet ise sahih değildir.
Kadının kardeşleri, babaları gibi mahremlerine ve kadınlara
karşı avreti ise kendiliğinden görünen dışında açması caiz olan; başı, yüzü,
elleri, boynu ve ayaklarıdır.
Ebu Ubeyde b. Abdillah b. Zem’a’dan: “Annesi Zeyneb bt. Ebi Seleme,
ez-Zubeyr b. el-Avvam radıyallahu anh’ın hanımı Esma bt. Ebi Bekr’i emzirmişti.
Zeyneb bt. Ebi Seleme dedi ki:
فَكَانَ الزُّبَيْرُ يَدْخُلُ عَلَيَّ وَأَنَا أَمْتَشِطُ، فَيَأْخُذُ
بِقَرْنٍ مِنْ قُرُونِ رَأْسِي فَيَقُولُ: أَقْبِلِي عَلَيَّ فَحَدِّثِينِي،
أُرَاهُ أَنَّهُ أَبِي، وَمَا وَلَدَ فَهُمْ إِخْوَتِي، ثُمَّ إِنَّ عَبْدَ
اللَّهِ بْنَ الزُّبَيْرِ قَبْلَ الْحَرَّةِ أَرْسَلَ إِلَيَّ فَخَطَبَ إِلَيَّ
أُمَّ كُلْثُومٍ ابْنَتِي عَلَى حَمْزَةَ بْنِ الزُّبَيْرِ، وَكَانَ حَمْزَةُ
لِلْكَلْبِيَّةِ، فَقُلْتُ لِرَسُولِهِ: وَهَلْ تَحِلُّ لَهُ؟ إِنَّمَا هِيَ
ابْنَةُ أُخْتِهِ، فَأَرْسَلَ إِلَيَّ عَبْدُ اللَّهِ: إِنَّمَا أَرَدْتِ بِهَذَا
الْمَنْعَ لِمَا قِبَلَكِ لَيْسَ لَكِ بِأَخٍ، أَنَا وَمَا وَلَدَتْ أَسْمَاءُ
فَهُمْ إِخْوَتُكِ، وَمَا كَانَ مِنْ وَلَدِ الزُّبَيْرِ مِنْ غَيْرِ أَسْمَاءَ
فَلَيْسُوا لَكِ بِإِخْوَةٍ، فَأَرْسِلِي فَاسْأَلِي عَنْ هَذَا، فَأَرْسَلْتُ
فَسَأَلْتُ، وَأَصْحَابُ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
مُتَوَافِرُونَ وَأُمَّهَاتُ الْمُؤْمِنِينَ، فَقَالُوا لَهَا: «إِنَّ
الرَّضَاعَةَ مِنْ قِبَلِ الرَّجُلِ لَا تُحَرِّمُ شَيْئًا»، فَأَنْكَحْتُهَا
إِيَّاهُ، فَلَمْ تَزَلْ عِنْدَهُ حَتَّى هَلَكَ
“Zubeyr ben taranırken yanıma girer, saç bölüklerimden birini tutar ve
şöyle derdi:
“Bana dön. Rabbime yemin olsun ki, o benim babam, doğanlar kardeşlerimdir.
Harre gününden önce Abdullah b. ez-Zubeyr bana dünürcü gönderip kızım Umm
Kulsum’ü Hamza b. ez-Zubeyr’e istedi. Hamza, Zubeyr’in Kelb kabilesinden olan
eşinden olma oğlu idi. Elçiye dedim ki:
“Bu evlilik onun için uygun olur mu? O ancak kız kardeşinin kızıdır.”
Böylece Abdullah b. ez-Zubeyr’e haber gönderdim. Dedi ki:
“Sen sadece buna engel olmak istiyorsun. Be senin kardeşin değilim. Senin
kardeşlerin Esma’nın doğurduklarıdır. Zubeyr’in Esma’dan başka hanımlarından
olan çocukları senin kardeşin değildir. Gönder ve sor.” Bunun üzerine ben de
birini gönderip sordum. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabı ve
müminlerin anneleri orada toplanmışlardı. Şöyle dediler:
“Süt emzirme, erkekler tarafından hiçbir şeyi (evliliği) haram kılmaz.”
Bunun üzerine kızımı onunla nikâhladım. Ölünceye kadar onun yanından
ayrılmadı.”[26]
Bu hadis, kadının mahremleri yanında saçlarını gösterebileceğine delalet
eder.
İbn Kesir Tefsir’inde şöyle demiştir[27]:
“Başörtülerini, yakalarının üstüne
salsınlar” âyetinde, kadınlar için yapılan ve uçları geniş olan nikaplar
kastedilmektedir. Bunlar Câhiliye devri kadınlarının âdet ve görünüşlerine
muhalefet etsinler diye göğüs ve gerdanlarını örtmek üzere kadınların
göğüsleri üzerine konulur. Câhiliye devri kadınları böyle yapmazlardı. Aksine
kadın, erkekler arasında göğsü açık olarak dolaşır, göğsünü herhangi bir şeyle
örtmezdi. Bazen olurdu ki boynunu, saç örgülerini ve kulaklarındaki küpeleri
de açıkta bırakırdı. Allah Teâlâ mü'min kadınlara, gerek görünüşleri ile ve
gerekse halleriyle örtünüp gizlenmelerini emretmiştir. Nitekim başka bir âyette
şöyle buyrulur: “Ey peygamber; eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına
söyle: cilbablarını üzerlerine sarkıtsınlar. Bu, onların tanınması ve incitilmemeleri
için daha doğrudur.” (Ahzâb, 59) Burada da: “Başörtülerini, yakalarının üstüne
salsınlar” buyurmuştur. Humr kelimesi himâr kelimesinin çoğuludur. Himar ise
başı örten, bugün insanların peçe/nikap dedikleri başörtüsüdür.
Saîd b. Cubeyr, âyetin
bu kısmını şöyle açıklıyor:
وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى
جُيُوبِهِنَّ يَعْنِى النَّحْرَ وَالصَّدْرَ وَلا يُرَى مِنْهُ شَيْءٌ
“Başörtülerini (himarlarını) göğüs ve
gerdanları üzerine örtüp bağlasınlar ki herhangi bir kısmı görünmesin.”[28]
Buhârî’nin Âişe
radıyallahu anha’dan rivayetinde O şöyle demiştir:
رَحِمَ اللَّهُ نِسَاءَ الْمُهَاجِرَاتِ
الْأُوَلِ، لَمَّا نَزَلَ:" وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلى
جُيُوبِهِنَّ" شَقَقْنَ أُزُرَهُنَّ فَاخْتَمَرْنَ بِهَا
“Allah, ilk muhacir
kadınlara rahmet eylesin. Allah Teâlâ: “Başörtülerini, yakalarının üstüne
salsınlar” âyetini indirdiğinde, onlar dışa giyilen elbiselerini yardılar (böldüler)
ve bunlarla başlarını ve yüzlerini örttüler.”[29]
Yine Buhârî'nin Âişe
radıyallahu anha’dan rivayetinde o şöyle demiştir:
لَمَّا نَزَلَتْ هَذِهِ الآيَةُ: {وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ
عَلَى جُيُوبِهِنَّ} «أَخَذْنَ أُزْرَهُنَّ فَشَقَّقْنَهَا مِنْ قِبَلِ الحَوَاشِي
فَاخْتَمَرْنَ بِهَا
“Başörtülerini,
yakalarının üstüne salsınlar” âyeti nazil olduğunda, onlar peştamallarını
alıp yanlarından yardılar ve bunlarla başlarını ve yüzlerini örttüler.”[30]
İbn Ebî Hatim rivayet
ediyor: Safiyye bt. Şeybe radıyallahu anha’dan:
بَيْنَمَا نَحْنُ عِنْدَ عَائِشَةَ قَالَتْ:
وَذَكَرَتْ نِسَاءَ قُرَيْشٍ وَفَضْلَهُنَّ، فَقَالَتْ عَائِشَةُ: إِنَّ لِنِسَاءِ
قُرَيْشٍ لَفَضْلا، وَإِنِّي وَاللَّهِ مَا رَأَيْتُ أَفْضَلَ مِنْ نِسَاءِ
الأَنْصَارِ أَشَدَّ تَصْدِيقًا بِكِتَابِ اللَّهِ، وَلا إِيمَانًا بِالتَّنْزِيلِ
لَقَدْ أُنْزِلَتْ سُورَةُ النُّورِ وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى
جُيُوبِهِنَّ انْقَلَبَ رِجَالُهُنَّ إِلَيْهِنَّ يَتْلُونَ عَلَيْهِنَّ مَا
أُنْزِلَ إليهن فيها، ويتلوا الرَّجُلُ عَلَى امْرَأَتِهِ وَابْنَتِهِ وَأُخْتِهِ،
وَعَلَى كُلِّ ذِي قَرَابَتِهِ، مَا مِنْهُنَّ امْرَأَةٌ إِلا قَامَتْ إِلَى
مِرْطِهَا الْمُرَحَّلِ فَاعْتَجَرَتْ بِهِ تَصْدِيقًا وَإِيمَانًا بِمَا أَنْزَلَ
اللَّهُ مِنْ كِتَابِهِ، فَأَصْبَحْنَ يُصَلِّينَ وَرَاءَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الصبح معتجرات كأن على رؤسهن الغربان
“Biz Âişe radıyallahu
anha'nın yanında iken Kureyş'in kadınlarını ve üstünlüklerini anmıştık. Âişe
radıyallahu anha şöyle dedi:
“Şüphesiz Kureyş
kadınlarının üstünlüğü vardır. Allah'a yemîn ederim ki ben, Allah'ın kitabını
tasdîkte ve indirilenlere îmânda Ensâr kadınlarından daha üstününü ve daha
güçlüsünü görmedim. Nur sûresinde “Başörtülerini, yakalarının üstüne salsınlar”
ayeti nazil oldu. Erkekleri evlerine dönüp Allah Teâlâ'nın kendilerine
kadınlar hakkında indirmiş olduğunu onlara okudular. Herkes bu âyeti karısına,
kızına, kız kardeşine ve akrabasına okudu. Onlardan hiç bir kadın kalmayıp,
elbiselerine yöneldiler ve bunlarla başlarından aşağı örtündüler ki Allah Teâlâ'nın
kitabından indirmiş olduğuna îmân etmiş ve onu doğrulamış olsunlar. Sabahleyin
namazda Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in arkasında baştan aşağı
örtülü olarak durdular. Sanki başları üzerinde kargalar vardı.” Hadisi bir
başka kanaldan olmak üzere Ebu Dâvûd aynca Safiyye bt. Şeybe'den rivayet
etmiştir.[31]
İbn Cerîr (et-Taberî),
Âişe radıyallahu anha'dan rivayet ediyor:
يَرْحَمُ اللَّهُ نِسَاءَ المُهَاجِرَاتِ
الأُوَلَ، لَمَّا أَنْزَلَ اللَّهُ: {وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى
جُيُوبِهِنَّ} شَقَّقْنَ مُرُوطَهُنَّ فَاخْتَمَرْنَ بِهَا
“Allah Teâlâ ilk muhacir kadınlara rahmet
eylesin. Allah Teâlâ “Başörtülerini yakalarının üstüne
salsınlar” âyetini indirdiğinde onlar, dışa giyilen elbiselerinin en sık
dokulu olanlarını ortalarından yardılar ve bunlarla yüzlerini örttüler.” Âişe
radıyallahu anha'nın bu sözünü Ebu Dâvûd, İbn Vehb kanalıyla rivayet etmiştir.[32]
Nikâh Talebi Esnasında Kadının Giyimi
Kadının kendisine tâlip olmak üzere
görücü gelen erkek veya nişanlısı karşısındaki giyimine gelince, nikâh akdi
olmadığı sürece o yabancı erkektir. Vücudundan hiçbir şeyi ona gösteremez,
onunla halvet edemez. Eğer nikâh akdi yapılırsa o artık kocası sayılır. Erkeğin
hanımında görebileceği her yerini görebilir. Lakin nikâh akdi yapılmış olan
nişanlıların hayâ ile davranmaları gerekir. Bunun için, kadının mahremlerine karşı
gösterebileceği; eller, yüz, kollar, gerdan ve ayaklardan başkasını
göstermemelidir. Eğer gösterirse de sakınca yoktur, çünkü o artık eşidir.
[1]
Hasen. Ebû Dâvûd (4114) Ahmed (2/87) Beyhaki
(2/226) el-Elbani hasen demiştir.
[2]
Sahih. Beyhaki (2/226) Telhisu’l-Habir
(468) İbnu’l-Hac, el-Medhal (1/145) Şeyh el-Elbanî rahimehullah: “Ömer
radıyallahu anh’den sabittir” demiştir. El-Hicab (s.45)
[3]
Sahih maktu. İbni Ebi Şeybe (4/13) Ahmed Ahkamu’n-Nisa (31)
[4] Sahih.
İbni Ebi
Şeybe (4/284) Tefsiru Abdirrezzak (4/495) İbn Ebi’d-Dunya
el-İyal (404) Tahavi Şerhu Maani’l-Asar (4/332) Taberi (17/256,
264) Taberani
(9/228) İbnu
Katan Kitabu’n-Nazar (s136) İbn Habib Gaye ve Nihaye (s.215)
[5]
Sahih. Taberî (17/256) İbn Ebî Hâtim
(14395)
[6]
Sahih. Taberi (17/257)
[7]
Hasen. İbn Cerir
et-Taberi (17/259)
[8]
Hasen. İbn Ebi Hatim
(8/2576) İbn Abdilberr et-Temhid (16/230) Beyhaki (7/94) Taberi (17/267)
[9]
Hasen. Taberî (17/264, 267)
[10]
Sahih. İbn Ebi Şeybe
(4/283); İbn Ebi Hatim Tefsir (8/2574)
[11]
Beyhaki Sunen (7/151)
[12]
Beyhaki Sunenu’l-Kubra (7/151)
[13]
Sahih maktû.. Abdurrazzak (1/75)
[14]
Sahih. İbn Huzeyme (3/93) İbn
Hibban (12/412, 413) Bezzar (5/489, 492) Taberani (9/295, 10/108) Deylemi
(6713) Abdulhak el-İşbili Ahkâm (2/46) Hatib Tarih (8/451) Darekutni İlel
(5/314) “hasen, sahih” kaydıyla Tirmizi (1173) Mecmau’z-Zevaid (2/35).
[15]
Sahih. Hâkim (4/322) El-Elbânî sahih demiştir. Es-Sahiha
(3439)
[16]
Sahih. Ahmed (6/41, 173, 198, 267) Ebu Davud (4010)
Ebu Davud Tayalisi (1518) Tirmizi (2803) İbni Mace (3750) Darimi (2651) İshak b.
Rahuye (3/915) Beyhaki Şuab (6/157) Hâkim (4/321) Taberani Evsat (5/84, 7/100) Ebu
Ya’la (8/139) Hatib Tarih (3/58) Hatib Muvaddahu Evham (1/357) Abdurrezzak
(1/294)
[17]
Hasen. Abdurrazzak (1/295)
[18]
Hasen. İbn Sa’d Tabakat (8/252) İbn
Asakir Tarih (60/290) el-Elbani Cilbabu’l-Mer’e (s.127)
[19]
Hasen. Ahmed (5/205) Ziyau’l-Makdisi
el-Muhtare (4/150) Taberânî (1/160)
[20]
Sahih. Abdurrazzak (7/51) İbn Ebî
Şeybe (6/24)
[21] Sahih.
Malik
(Libas,7)
Müslim (2128) Ahmed (2/355, 440) Deylemi (3783) Beyhaki (2/234) Şuabu’l-İman (7801)
İbn Hibban (16/500) Taberani Evsat (2/224) Darimi (isti'zan,15)
[22]
Sahih. Beyhaki (2/235) Muvatta (1625)
İbn Sad (8/71, 72) İbn Abdilberr el-İstizkar (1690) Şerhu’s-Sunne (6/24) Elbani Cilbabu’l-Mer’e
(s.126) Kurtubî Tefsir (12/230)
[23] Kurtubi (14/244)
[24] Kurtubi (14/244)
[25]
Sahih. Dürru’l-Mensur (7/287) Said b.
Mansur ve İbn Merduye’den.
[26]
Hasen. Şafii Musned (886) İbn Ebi
Şeybe (17647) Darekutni (4/180)
[27]
Tefsiru İbn Kesir (3/283)
[28]
Sahih maktu. İbn Ebî Hâtim (14407)
[29]
Sahih. Buhârî (4758)
[30]
Sahih. Buhârî (4759)
[31]
Sahih. İbn Ebî Hâtim (14406) Ebû
Dâvûd (4100)
[32]
Sahih. Taberî (18120) Ebû Dâvûd
(4102)