Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

23 Ağustos 2016 Salı

Davetteki Hikmet'in Manası / Şeyh Muqbil b. Hâdî

Soru: “Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle davet et ve onlarla en güzel şekilde mücadele et.” Sizden bu ümmetin selefine göre daveti açıklamanızı umuyoruz. Hikmetin manası nedir?”
Şeyh Muqbil b. Hâdî el-Vadî’î’nin cevabı: “Bizler Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in siyretine ve davetine baktığımız zaman O’nu şefkatli ve merhametli olarak buluruz:
Size, kendi içinizden, sıkıntıya uğramanız kendisine ağır gelen, size düşkün, mü'minlere karşı müşfik, merhametli bir rasul gönderilmiştir” (Tevbe 128)

Allah’tan bir rahmet sayesinde onlara yumuşak davrandın. Şayet kaba ve katı kalpli olsaydın elbette etrafından dağılır giderlerdi. Bu itibarla onları bağışla ve onlar için Allah'tan bağışlanma dile; işlerinde de onlara danış.” (Al-i İmran 159)
Muhakkak ki sen elbette yüce bir ahlak üzeresin.” (Kalem 4)
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem insanlarla ülfet eder, ısındırırdı. Bazen onları güzel ahlak ile, eğer malı varsa bazılarını mal vermek suretiyle ısındırırdı. Kendisi şöyle buyururdu:
Sizler insanlara mallarınızla genişlik gösteremezsiniz, lakin onlara ahlakınız ile genişlik gösterin.” Bazen de onları, işittiğiniz gibi, güzel sözle ısındırırdı.
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem onları ısındırdığı zaman bazen sertlik kullanırdı:
Ey nebi! Kâfirlerle ve münafıklarla cihad et ve onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir ve ne kötü bir gidiştir” (Tevbe 73)
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bazen sert davranır ve öfkelenirdi. Lakin biz O’nun genellikle imanı kuvvetli olan, tahammül edebilecek kimselere öfkelendiğini görürüz. Muaz b. Cebel radiyallahu anh ve rahimehullah namazı uzattığı zaman bir adam namazdan çıkıp tek başına kılmıştı. Bu durum Muaz radiyallahu anh’e haber verilince Muaz radiyallahu anh:
“O bir münafıktır” dedi. Adam, Muaz radiyallahu anh’ı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında şikayet edince Nebî sallallahu aleyhi ve sellem öfkelendi ve:
Sen fitneci misin ey Muaz?” buyurdu. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem işte böyle söyledi!
Yine Nebî sallallahu aleyhi ve sellem buluntu bir koyun hakkında soran adama şöyle demiştir:
O ya senin, ya kardeşinin, ya da kurdundur” Sonra adam kayıp deveyi bulmak hakkında sorunca Nebî sallallahu aleyhi ve sellem öfkelendi şöyle buyurdu:
Ondan sana ne? Onun yiyeceği ve suyu yanındadır.” Nebî sallallahu aleyhi ve sellem öfkelenmişti.
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Ebu Musa el-Eşari ve Muaz b. Cebel radiyallahu anhuma’yı Yemen’e gönderirken ikisine şöyle demişti:
Müjdeleyin, nefret ettirmeyin. Kolaylaştırın, zorlaştırmayın. Birbirinize uyum sağlayın, ihtilaf etmeyin.”
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, mescide bevleden bir bedeviyi dövmeyi düşünen ashabına şöyle buyurdu: “Sizler ancak kolaylaştırıcı olarak gönderildiniz. Nefret ettirici olarak değil!” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem işte böyle buyurmuştu.
Rıfk ve yumuşaklığı yerinde kullanmak gerektiği gibi, sertlik ve şiddeti de yerinde kullanmak gerekir ki, müteşeddidlerden (sertlerden) de olmayalım, gevşeklerden de olmayalım. Yolların en hayırlısı Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in yoludur.
Bu zamanda Allah’a davet edenin ahlakını güzelleştirmesi yeter. İnsanlar için mal saçmasına ihtiyaç yoktur. Çünkü insanlar tehlikeyi anlamışlardır. İslami ülkelerde insanların birçoğu tehlikenin farkındadırlar. Hatta bazı devletler, davetler ile harp etmesine rağmen davet ilerlemektedir. Allaha yemin olsun İslami ülkelerden birinden gelen birisi bana şöyle anlattı:
“Hapishaneler dopdolu, fakat diğer taraftan İslamî bir ilerleme patladı.” Bu rabbani bir rahmettir. Davetçilerin fasih olması veya davetçilerin gayreti ya da davetçilerin çokluğu sebebiyle değil! Lakin bu zamanda insanlarda acayip bir yöneliş vardır.
 
Allah’a davet eden kimsenin ahlakını güzelleştirmesi, Allah’tan gelenleri ve Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’den gelenleri tebliğ etmesi yeterlidir.
Sert davranan müteşeddid, bu meselelerde kendi nefsine kötülük etmiş olur, kardeşlerine kötülük etmiş olur ve İslam’a kötülük etmiş olur.
Kardeşlerine nasıl kötülük eder? Onları hayırdan mahrum ederek.
Kendisine nasıl kötülük eder? Kendisini ecirden mahrum ederek.
İslam’a nasıl kötülük eder? Bizler İslam’ı insanlara sevdirmekle emrolunduk, nefret ettirmekle değil!
Lakin Allah için kardeşlerim! Sert davranan, kendisi aleyhine sertlik yapmış olur. Sen kendine bak! Senin kıymetli kitapları edinmeye hırslı olman gerekir. Sert davrananları ve sertliklerini bırak. Zira Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
Bu dinde sertlik yapan hiçkimse yoktur ki ona yenik düşmesin.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ibadeti hakkında sormaya gelen üç kişi, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ibadetini azımsar gibi oldular. Onlardan biri:
“Ben dinlenmeden gece namazı kılacağım” dedi. İkincisi:
“Ben iftar etmeden oruç tutacağım” dedi. Üçüncüsü de:
“Ben kadınlarla evlenmeyeceğim” dedi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ise şöyle buyurdu:
Sizler şöyle ve şöyle diyenler misiniz? Bana gelince, Vallahi ben Allah’tan en çok korkanınızım ve O’nu en iyi bileninizim. Lakin ben gece kalkarım ve bir kısmında uyurum. Bazen oruç tutarım ve bazen tutmam. Kadınlarla da evlenirim. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.”
Rabbu’l-İzzet, Kerim Kitab’ında şöyle buyurur: “Ey kitap ehli! Dininizde aşırılık yapmayın!” (Nisa 171)
Lakin burada uyarıda bulunmak istediğim bir şey var. “Sakalı kesmek haramdır” demem şiddet/sertlik değildir.
Bu sertlik değildir ey Allah için kardeşlerim! Sakalı kesme sebebiyle senden alaka kesmem ve seni düşman saymam ise sertliktendir. Ama ben seni Allah için bir kardeşim sayıyorum ve seni bir âsî (günahkâr) sayıyorum. Allah’tan sana hidayet ve başarı dilerim. Bu sana şefkatten sayılır.
Allah için kardeşlerimi, bazı kimselerin sertlik zannettikleri fakat sertlik olmayan şeyler hakkında uyarmak istiyorum:
Maksat: Sünnete sarılmak sertlik sayılmaz. Sünnetin üzerine fazlalık yapmak aşırılık sayılır.
Yine sana: “Ruh taşıyan canlıların resimleri haramdır” demem de sertlik değildir. Sen Allah için kardeşimsin ve bunun helal olduğuna inanıyorsun. Eğer bu seninle Allah arasında bir inanç ise ben seni yalnızca hatalı sayarım. Eğer tartışıyor ve inat ediyorsan senin durumun Allah’a kalmıştır.
Kastettiğim şey; hakkı açıkça söylemek sertlikten değildir. Zira Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyurur:
Söylediğinizde adil olun.” (En’am 152)
Ebu Zerr radiyallahu anh şöyle demiştir: “Acı da olsa hakkı söylemekle emrolundum.”
Hakkı söylediğin halde kardeşlerine güzel davranıp aranızın iyi olması mümkündür. Zira insanlar şu an Allaha hamd olsun, haramlardan pek çok şeyi biliyorlar. Şirk olan bir çok şeyleri biliyorlar. Bid’at olan bir çok şeyi biliyorlar. Bunda Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın lütfu vardır. Hatta bazı haramları işleyen insanların çoğu bunu itiraf ediyorlar ve:
“Allah’tan tevbe nasip etmesini dileriz” diyorlar. Yine biz de Allah’tan onlara tevbe nasip etmesini ve başarılı kılmasını, hepimizin kalplerini ıslah etmesini diliyoruz. Allah’tan başarı ve doğruluk dileriz.
Şunun bilinmesi gerekir ey Allah için kardeşlerim! Allah’a davet eden kişi isabet de eder, hata da eder. Cahillik de yapabilir, ilimle de hareket eder. Öyleyse o masum değildir! Bilmiyor musunuz?
Ben Allah’a hamd olsun bir zamandan beri Mescid kapısında söylenecek zikri biliyorum ve bazen mescide giriyor ve bunu söylemeyi unutuyorum. Bu, taklidin haram olduğunu göstermektedir.
Müslümanın kimseyi taklid etmesi caiz olmaz. Dinini delil ile al! Nitekim bedevi: “Ey Muhammed! Benim sana sorularım var” demiştir.
Sana bir mesele zor geldiği zaman nefsindeki şeyi bende bulma. Eğer kanaat ettiğin bir delil bulursan, dinini delil ile al. Zira sen bu zamanda bazen seni delil ile ikna edecek kimse bulamayabilirsin. Ancak iki faziletli alim biliyorum; Şeyh Abdulaziz b. Baz ile Şeyh Nasiruddin el-Elbani!
Size bir örnek vereyim: Kur’ân ezberlemiş bir genç bana geldi ve benim taklide karşı çıktığımı biliyordu. Bana Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şehri Medine’den gelmişti. Bu genç hanbeli mezhebinden idi. Dedi ki:
“Ey Kardeşim! Seninle bu meselede münakaşa etmek istiyorum” İkimiz münakaşa ettik ve onu ikna edemedim. Zira zeki ve bilgili birisiydi. Lakin o, kendisi gitmiş araştırmış ve bana Hafız İbnu’l-Kayyım’ın İ’lamu’l-Muvakkiin kitabını satın aldığını ve Allah’ın dininde taklidin caiz olmadığına ikna olduğunu kendisi haber verdi.
Allah için kardeşlerime nasihat ediyorum: eğer sizi ikna eden, açık delillerle hüccet ikame edebilen âlimler bulamazsanız suyu kaynağından ve hakkı asıl yerinden almanız için size ilim kitaplarına müracaat etmenizi tavsiye ederim.”
Kaynak: es-Salatu Ale’n-Nebî adlı kaset
Tercüme: Ebu Muaz

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)