Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

3 Temmuz 2017 Pazartesi

İbn Hazm Hakkında

İletişim formundan gönderilen bir mesajda; "İbn Hazm hakkında cehmî dediğin halde nasıl ona rahmet diliyorsun" manasında bir soru iletilmiştir.
Cevap:
1- İbn Hazm hakkında cehmî demedim, bilakis onun hakkında "Zahiriliğin Hakikati" başlıklı makalemde İbn Abdilhadi'nin "cehmî" şeklindeki suçlamasının aşırı bir tutum olduğunu belirttim. (Bu makale önce bu sitede, sonra "Bizden Olmayanlar" kitabı içerisinde yayınlanmıştır.)
Bazı muasırlar da İbn Abilhadi'ye uyarak İbn Hazm hakkında cehmi tabirini kullanmışlardır. Fakat bu son derece yanlıştır. İbn Hazm'ın cehmîliğe dair bir akidesi yoktur.  İbn Hazm'a cehmî suçlamasının yapılmasının sebebi isim ve sıfatlar konusunda selefe muhalefet ederek Mu'tezile'nin yorumuna benzer yorumlar yapmasıdır. İbn Abdilhadi de bu konuda mübalağa ederek bu yorumlara "cehmilik" demiştir. Bu sebeple "İbn Receb el-Hanbelî ve Zahirilik Hakkında" başlıklı yazıda İbn Hazm'ın fıkıhta selefî olsa da, akidesinde Mutezile olduğunu belirttim.
2- Ehl-i Sünnet indinde fiil ile fail ayrımı esastır. İmam Ahmed, kendisine hüccet ikame edilen cehmiler ile hüccet ikame edilmeyen cehmilere ayrı muamele etmiştir. Bu meşhurdur. Yine fiil-fail ayrımı sebebiyle seleften imamların, akidesi hususunda eleştirdikleri fakat belli bir bid'at ekolünün propagandacası olmayan; Katade b. Diame, Hammad b. Ebi Süleyman, Talk b. Habib, Abdülaziz b. Ebi Ravvad, Ebu Hanife gibi nice imamları Ehl-i Sünnet uleması muayyen olarak tekfir etmemişler, batıl görüşlerinden sakındırmışlar ve onlara rahmet dilemişlerdir. İbn Hazm da böyledir. İbn Hazm'ı tekfir eden kimse bilmiyorum. (-Yalnız Ebu Hanife'ye rahmet dilemeyenler de vardır -) 
3- Yazılarımı okuduğunuzda soru işareti kalmasından veya bazı konuların çelişkili gelmesinden bahsediyorsunuz. Öncelikle beşer olmam sebebiyle benden kaynaklı hatalar veya çelişkiler olabileceği gibi, sizin zihninizde oluşan bir önyargı sebebiyle de bu intiba oluşmuş olabilir. Ben insanları şaşırtmak amacıyla bir şeyler yazıp yayınlamıyorum.
Lakin insanlarda tanımadıkları kimseleri, kendi kültürlerinde oluşan çerçevelere yerleştirme eğilimi vardır. İbn Hazm'ın fıkıh alanındaki muazzam tespitlerini naklettiğimde Zahiri olduğumu, Şeyh Mukbil'in isabetli gördüğüm fetvalarını naklettiğimde Mukbil'ci olduğumu, İbn Baz veya İbn Useymin'den nakilde bulunduğumda Suud'çu olduğumu, Muhammed b. Abdilvehhab'dan nakilde bulunduğumda Vahhabi olduğumu, Elbani'den nakilde bulunduğumda Elbanici olduğumu, ilmî bir reddiye verdiğimde alimlere hakaret ettiğimi ve buna benzer zanlara sahip olmalarının sebebi böyle bir eğilimdir.
Nitekim mezhep taklidi ile alakası olmayan nice alimleri "Hanefi, Hanbeli, Şafii, Maliki" diye uygun gördükleri nispetlerle zikretmek uzun yıllar boyunca moda olmuştur.
 

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)