Filistin Müftüsü Şeyh Salahuddin b. İbrahim Ebu Arafe’nin – Allah onu hıfzeylesin - Mescidu’l-Aksa’daki
bir sohbetinden çeviren: Ebu Muaz el-Çubukâbâdî
… Kul bilmelidir ki Allah, onu gözetmekte, işitmekte
ve yaptığı her işi yazmaktadır. Allah’tan okumakta olduğumuz bu makamda bizi
razı olduğuna ulaşmada yardım etmesini, bize hakkı söyletmesini, bizi hakka
tabi oldurmasını ve bizi dinimizde şehvetlerimize re’ylerimize, zanlarımıza
bırakmamasını dileriz. Allah Azze ve Celle Hakka suresinde şöyle buyurmaktadır: “Görebildiklerinize ve göremediklerinize yemin ederim ki,
o, muhakkak şerefli bir rasulün/elçinin sözüdür. Yoksa o, bir şâirin sözü
değildir. Ne kadar da az îman ediyorsunuz. O bir kâhin sözü de değildir. Ne
kadar az düşünüyorsunuz. O alemlerin rabbinden bir indirilmedir. Eğer Muhammed,
bize karşı bazı sözler iftira etmiş olsaydı, elbette ondan gücünü kuvvetini
alır, sonra onun şah damarını elbette keserdik. İçinizden hiçbiri de buna engel
olamazdı.” (Hakka 38-47)
Ne demek istiyoruz? Kıyası iptal etmeyi kastediyoruz. Allah
meseleye şöyle başlıyor, dinle: “Görebildiklerinize ve göremediklerinize yemin
ederim ki muhakkak o şerefli bir rasulün sözüdür.” Burada rasul/elçi ile
kastedilen Cibril de olsa, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem de olsa, her iki
ihtimalde de sözün aslı vahye dönmektedir. Bu açıktır. Allah vahyinde,
gördüklerinize ve göremediklerinize yemin ediyor. yalnızca görülen herşeyin
Allah’ın vahyi olduğuna hükmedilemez. Allah’ın vahyi, görebildiklerinizden de,
göremediklerinizden de gelir. Allahın vahyini yalnız gördüklerinizle hakem
kıldığınızda hata edersiniz. Allahın vahyini gördüklerinizle kıyaslarsanız hata
edersiniz. Çünkü Allah, indirdiğine yemin etmeden önce, görebildiklerinize ve
göremediklerinize yemin etmekle başlıyor. Kıyası ise ancak görebildikleriniz
üzerinden yaparsınız. Allah, indirdiği vahiyden önce görebildiklerinize ve
göremediklerinize yemin ediyor. Görebildiğiniz herşeyi ve göremediğiniz herşeyi
bir araya getirebilirseniz, peygamberlerden sonra dilediğiniz gibi kıyaslayın.
Bundan sonra Allah şöyle buyuruyor, dinle: “O bir kâhin sözü de değildir” kahin
nedir? Söyleyin kahin nedir? Yani kahin
ne kadar isabet eder ve ne kadar hata eder? Bir defa isabet etse, yüz defa hata
eder. İşte kıyasın sonucu budur. Kahin görmediklerini, görebildiklerine
kıyaslar, remil ile bakıp ölçtükten sonra kıyasla kehanette bulunur. Bütün
bunlar kıyas mıdır? Evet, kehanet bir ilimdir. Kehanet, kendisine ulaşılan
yolları bulunan bir ilimdir. Putlardan, cinlerden ve ifritlerden ibaret
şeyhlerden yardım da isterler… Sonra Allah Azze ve Celle şöyle buyuruyor: “Eğer
Muhammed, bize karşı bazı sözler iftira etmiş olsaydı..” yani kıyasla bizim
adımıza bir şey söyleseydi. Yani kıyas, Allah’a söylemediği şeyi söylemiş gibi
nispet etmektir. Çünkü kıyas yapan, belli olmayan bir şey için kıyas yapar.
Helal bellidir, haram bellidir. Kıyas yapan kimse, Allah’ın hakkında
sükut ettiği bir şey hakkında kıyas yapar. Böylece kıyas ile şu helaldir, şu
haramdır dediğinde zorunlu olarak Allah’a iftira etmiş olur. Allah Azze ve
Celle ise kendisine vahiyde bulunduğu Nebî sallallahu aleyhi ve sellem
hakkında; şayet kendisi adına söylemediği şeyi nispet edecek olursa “elbette
ondan gücünü kuvvetini alır, sonra onun şah damarını elbette keserdik.
İçinizden hiçbiri de buna engel olamazdı” buyuryor. Sonra Allah Azze ve Celle şöyle
tamamlıyor “Gerçek
şu ki Kur’ân, Allah'tan sakınanlar için bir öğüttür.” Böylece delil getirir
ve açıklarız ki, Nebimiz sallallahu aleyhi ve sellem’den sonra salih emirimiz
Ömer radıyallahu anh’e nispet edilen kıyas iddiası da batıldır…”
Sohbetin ses kaydının linki: tıklayın